
Bu biz miyiz? Ne hale getirildik böyle!
İçimizdeki Anadolu köylülüğüyle daha tam Batılılaşmayı beceremezken, Uzak Doğu’ya uzandırdılar bizi. Her duyduğunu yapmak isteyen ergen gibi, tüm maymun iştahlılığımızla her şeyi biraz biraz öğrendik, hiçbir konuda ustalaşmadan…
Çalıştık durduk, komşuda gördüğümüz arabadan almak için. Ve sahip olduk o yabancı marka gösterişli arabalara, içinde “hayatı tespih yapmışım” deyip dolandık durduk tüm Anadoluluğumuzla.
Geçmişten getirdiğimiz mutsuzlukların izi kaldı içimizde ve kendimizi iyileştirmeye çalıştık öğrendiklerimizle. “İçe dön” herşey orada dediler, yogaya başladık döndük içimize. Kalabalıklarda yanlızlaştık, selam vermez olduk birbirimize. Oysa sabah komşuya verdiğimiz sıcak günaydındaydı mutluluk.
“Pozitif düşünce” dediler, evrene mesaj gönderdik. İletim raporlarını alamayınca bırakın kuantumu, meleklerle ulaşın isteklerinize dediler. Oysa yol duâydı, duâdaydı bütün yollar.
Çok bekledik dedik, öyle hemen olmaz dediler. İsteklerimizi 12 aya böldüler, hepimize bir karakter verip, bir kalıba soktular. “Astrolojiden” medet ummaya başladık. Ocak’ı bekledik yenilik gelsin diye, Merkür geri gidiyor şimdi olmaz Mart’ı bekle dediler. Mayıs’ta arkadaş edin, Temmuz’da evlen, Eylül’de para biriktir, Kasım’da hırslan derken; Merkür-Venüs arasında boşboş gezinirken bulduk kendimizi, onların keyfini bekledik.
Sonra “Feng Shui” deyip evimize girdiler. Enerji evde dolaşsın diye, eşyalarımızın yerini değiştirdiler. Misafirliğe gelen dostlarımızın, şen kahkahasından daha çok enerji verecek bir şey varmıydı oysaki?
İçi boşaltılmış hayatlarımızda manadan çok dış görünüşe önem verdiler. “Herkes zayıf olmalı” deyip önce ot yedirdiler, sonra vazgeçip et et deyip maymun ettiler. Aynadaki beni sevmez olduk…
“Bu tarz benim” deyip, aslında onların olan tarzları gözümüze gözümüze soktular. İçimizi boşaltıp sadece dışımıza yönlendirdiler. Düşünen bir beyin her zaman tehlikeliydi çünkü.
Onu kullanmayın, bunu yemeyin “Kanser” olursunuz dediler. O kadar korkuttular ki, aktarlarda aldırdılar soluğu. Nasıl olsa zaman kısa, en iyisimi evlenin mutlu olun dediler. “Esra Erol’la” sanal mutluluklar yaşattılar.
Bırakalım artık tüm bunları. Modernizm adı altında sömürülen ruhlarımızı uyandırmanın zamanıdır şimdi. Farkına varalım etrafımızda dönen para tuzağı oyunların ve bilelim gerçek mutluluğun gösterilende değil, “ÖZ” de gizli olduğunu
yusuf
25 Ocak 2015 at 08:33
her zamanki gibi çok güzel bir yazı olmuş.bahsedilen şeylerin para tuzağı olup insanları esir almanın modern yolu olduğu konusunda hemfikirim.hayat sınırlara sığamayacak derin bir mevzu ne tam mutluulk nede ebedi mutsuzluk mümkün değil hayat bu sadece yaşanacak…
Zehra GERGEROĞLU
25 Ocak 2015 at 09:19
Teşekkür ederim.Evet son dönemlerde Modernizm adı altında bizi kendimizden uzaklaştırdılar.
ahmet
25 Ocak 2015 at 09:49
Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?
…
Ahmed Arif anlatmış kaç yıllar öncesinden Anadolu olmanın vazgeçilmez üstünlüğü…
Zehra GERGEROĞLU
25 Ocak 2015 at 13:26
ne de güzel söylemiş. Şiirinizle yazıma katkıda bulunduğunuz için teşekkürler
cem kazan
25 Ocak 2015 at 11:27
Icinde bulunduğumuz durumu çok iyi anlatmissiniz tebrikler.
Zehra GERGEROĞLU
25 Ocak 2015 at 13:28
Duyarlılığınız için ben teşekkür ederim.
Mehmet Bey
25 Ocak 2015 at 11:56
Ankara’da bir İşadamı ağabeyim çok güzel bir söz söylemişti.Köy çocuğuyduk kent yaşamına ayak uyduracağız diye yıllarımızı heba ettik.Şimdi de kent yaşamında otantik olacağız diye köy sofralarına dünyanın parasını ödüyoruz. Kahrolsun kapitalizm.
Aynen bunları söylemişti.
Ben de gelenekselciyim, Anadolu Çucuğuyum. Modernizmi elbette kullanacağız ama özümüzü unutmayacağız. Yazınız için duyarlılığınız için teşekkürler.
Zehra GERGEROĞLU
25 Ocak 2015 at 13:37
Ben teşekkür ederim paylaşımıniz icin. Bir yerde okumuştum Allah’ın adı evren, duâ’nin adı enerji oldu diye. Çok doğru enerji verecegiz deyip saati ni ? dolara bağlıyorlar
zeynep2013
26 Ocak 2015 at 10:53
Sanırım bizi bu hale getiren içinde bulunduğumuz çaresizlik ve bir çıkış yolu aramak. Umut diyorlar ya o galiba. Yazınızda çok güzel anlatmışsınız. Elinize sağlık…
Zehra GERGEROĞLU
26 Ocak 2015 at 19:26
Öncelikle teşekkür ederim. Etrafta mutsuzluk hakim bence bunu da çok iyi kullanıyorlar medernizm adı altında
Arif Mollaoğlu
06 Şubat 2015 at 17:11
İnsanlık için modernizm,ülkeler için kalkınmacılık tuzağı,
giderek tüm renkleri yok ediyor.Hep birbirimize benzemeye
başladık.Güzel paylaşım için teşekkürler.Arif Mollaoğlu
Zehra GERGEROĞLU
07 Şubat 2015 at 12:04
son dönemde gittiğim bütün şehirler aynı gibi, aynı tarz yüksek apartmanlar, aynı tarz giyimili insanlar…Gerçekten ddediğiniz gibi renkler kayboluyor