
Yavru keçiler uçurum kenarlarında itişip kakışırlar; yavru maymunlar yüksek ağaçların dalları arasında kovalamaca oynarlar; yavru şempanzeler ağaçların tepelerinden kendilerini aşağıya bırakıp yere çarpmaya az kala alçaktaki dalları yakalama oyunu oynarlar. İnsan yavruları da serbest bırakıldıklarında oyunlar oynarlar. Neden?
Çünkü oyun oynamak ders bittikten sonra yapılan kısa süreli bir ödül değil, çocuğun hayatını şekillendirecek kadar önemli bir aktivitedir. Öğrenciler zamanlarının hemen hemen tamamını ders çalışarak geçirdikleri için, yaratıcı olma ya da tutkuyla keşif yapma fırsatına sahip değiller.
Bizim nesil, (80-90 arası doğanlar) son şanslı nesil sanırım. Biz sokakta okul sonrası saatlerce, haftasonları ve yaz tatilinde ise gün boyunca oyun oynardık. İlkokulda bize bu kadar çok ödev verilmezdi, ortaokulda ise sınırlı verilirdi. Verilen yıllık ödev veya ezberlenmesi gereken bir şiir bütün mahalleyi ilgilendirirdi. Bir odun parçasıyla ya da çamurla bir sürü oyun üretirdik. Şimdi oyunlar nette hep hazır halde. Hazır olan herşey çabuk tüketilir.
Son zamanlarda İngiliz ve Çin’li araştırmacılar tarafından yürütülen geniş çaplı bir anketin sonuçlarına göre Çin’li öğrenciler arasında, akademik baskılar ve oyun oynamamaya bağlanan, endişe, depresyon ve stres faktörlü psikomatik hastalıklar ciddi boyutlara ulaşmış durumda.
Yine bir araştırmaya göre: Yavru memeliler oyun oynarlar ve en çok oyun oynayanlar, en çok öğrenirler. Etoburlar otoburlara nazaran daha çok oyun oynarlar çünkü avlanmak otlanmaktan daha zor bir iştir. Ve avlananlar kuralları, hayatın kendi içinde tecrübe ederek öğrendikleri için algıları daha açıktır. Bu özünde avcı olan insan içinde geçerlidir.
Birçok bilgi çocuklar tarafından oyun sırasında öğrenilip, pratik edilirler. Özellikle akıl oyunlarının çocukların IQ sunda 13puan artırdığını biliyor muydunuz?
Tüm çocuklar yaratıcıdır. Oyunlarında ve keşiflerinde kendilerine hayali bir dünya kurarlar. Albert Einstein okul hayatının matematik ve fiziğe olan ilgisini öldürdüğünü, okul bittikten sonra kendini yeniden toparlayabildiğini söyler. Yaratıcılık öğretilemez. Çocukların kendi sordukları sorular yerine, tüm soruların tek bir doğru cevabı olduğunu ve herkesin aynı şeyleri öğrenmesi gerektiğini zorla kabul ettiren bir okul sistemi, yaratıcılığı insanların içinden söker, alır.
Zeki insan sadece matematiği iyi derslerinde başarılı insan değildir. Kendi yaşadığı dünyaya ne kadar uyum sağlayabildiği de zekayla alakalıdır. Aynı zamanda; diğer insanlarla iyi geçinebilme, onları önemseme ve onlarla işbirliği yapabilme kapasitesidir. Dünyanın her yerinde çocuklar, oyun oynama dürtüsü ile doğarlar ve oyun yoluyla sosyal beceriler kazanıp, dürüstlük ve erdemliliği pratik ederler.
Okul hayatı teneffüslerin azalması, yığılan ödevler ve yüksek not baskısı yüzünden giderek zorlaşıyor. Okul dışında, doğal olarak gelişen oyunların yerini yetişkinlerin yönlendirdiği sporlar (bunlara oyun denemez) almaya başladı. Çocuklar kendi seçtikleri hobilerle ilgilenemediler. Komşu çocuklarıyla özgürce oynanan oyunlar yerlerini anne babaların da hazır bulunduğu, kontrollü ‘Oyun grupları’na bıraktı. Yetişkinler çocukların problemlerini kendi kendilerine çözmelerine izin vermek yerine anlaşmazlık durumunda araya girmeyi görev edinmeye başladılar. Değişim yavaş olduğu için önceleri algılanmadı ama zaman içinde çığ gibi büyüdü.
Eğer çocuklarımızı ve gelecek nesilleri önemsiyorsak, son yarım yüzyıldır bizi tehdit eden bu korkunç eğilimi tersine çevirmeliyiz. Çocukluğu çocuklarımıza geri vermeliyiz. Gelecek nesillerin mutlu, üretken ve erdemli bir yaşam sürmeleri için oyuna daha az değil, aksine daha fazla zaman ayırmalıyız.
yusuf
30 Nisan 2015 at 11:29
oldukça başarılı ve faydalı bir yazı…
Zehra GERGEROĞLU
30 Nisan 2015 at 13:54
Teşekkür ederim
ahmet
02 Mayıs 2015 at 20:58
kesinlikle katılıyorum, bende sizden önceki şanslı nesilden biri olarak (70’li yıllar) yazdıklarınıza katılıyorum.
Yeşil Aşkı
05 Mayıs 2015 at 17:12
Eskisi gibi çocukları özgürce sokağa bırakamaz olduk. Aklımızda binbir korku senaryosu mevcut. Bu yüzden evde bilgisayar vb. oynasın gözümün önünde olsun derdindeyiz. İyice sanallaşıyoruz ve asosyal bir hale geliyoruz.
Nil
06 Mayıs 2015 at 01:30
Çok güzel anlatmışsınız tebrikler.
yasmin
06 Mayıs 2015 at 11:34
Benim kızım şu an şanslı. Bahçeli bir evde oturuyoruz ve tüm gün bahçede. Kedi, tavuk, horoz, kuşlar, ağaçlar, çiçekler ile oynuyor. Arada mahallenin çocukları da geliyor daha ne olsun ki. Ama bunu her çocuk yaşayamıyor ve ister istemez çocuk yaşta büyümek zorunda kalıyorlar
Zehra GERGEROĞLU
06 Mayıs 2015 at 15:10
Bahçeli evler, mahalle kültürü gerçekten de çocuklari daha mutlu ediyor hatta bizi bile
denizz
08 Mayıs 2015 at 11:59
Çocuklar için oyun gerçekten çok ama çok önemli. Nasıl yetişkin insanlar işe gidiyorsa çocuklarda oyuna giderler. Hem zihinsel hem de fiziksel gelişimleri için en önemli nokta oyundur.çok faydalı bir yazı gerçekten. teşekkürler.
Zehra GERGEROĞLU
10 Mayıs 2015 at 23:45
Büyükler işe çocuklar oyuna gider sözünüze bayıldım Teşekkürler
empati
08 Mayıs 2015 at 17:01
Büyük sitede oturduğum gibi, bulunduğumuz yerde her yer site. Sitelerin içi oyun parkları ile dolu, ancak sürekli dikkatimden de kaçmadı bir tane bile çocuk göremedim oyun oynayan.Ne bileyim bir çocuğun elinde solucan yoksa tabiatı da anlamaz diyorum kendime.
İlham Kaynağı Tasarımlar
10 Mayıs 2015 at 00:34
Laf olsun diye demiyorum, gerçekten çok güzel bir makale hazırlamışsınız. Sınıf Öğretmenliği okumuş biri olarak her cümlenize bizzat katılıyorum. Elinize sağlık.
Zehra GERGEROĞLU
10 Mayıs 2015 at 23:41
Sizin gibi çocuk eğtimiyle ilgilenen birinden begenilmis olması onur verici teşekkür ederim.
En Kazançlı Yol
20 Mayıs 2015 at 21:51
Bu yazıyı tüm ebeveyler ve anne baba olmaya hazırlananlar okumalı çok başarılı bir yazı olmuş teşekkürler.
elif
01 Haziran 2015 at 16:18
Kızımla neredeyse bütün gün bahçemizde oyun oynuyoruz, onun en yakın arkadaşı benim. Gelişimi için biraz dezavantaj ama etrafımızda başka oyun arkadaşımız yok ne yazık ki.
Özgür
13 Ocak 2017 at 21:45
Yaşlandık mı bilmiyorum.ben de 80 lerde çocuktum.o yıllar başkaydı.yoğurtçular,dondurmacılar,sokakta güvenli bir şekilde oyun oynamalar.şimdi maalesef kimse rahatça çocuğunu sokağa bırakamıyor ki.
İnanın herşey bozuldu.En başta insanlar bozuldu.eskiden saygı vardı korku vardı çekinme vardı.şimdi küstahlık var güven yok.maalesef herşey bitti.biz gerçekten de son şanslı nesildik.
Nuran Öztürk
13 Ocak 2018 at 20:47
Evet, çocuklar oyun oynamalılar ama sürekli evde değil. Sokakta, parkta, bahçede de oynamalılar. Evde koltuk minderlerinden ev yapan nesli geride bırakmış olsak da bilgisayar neslinin çocuklarımızı esir almalarına izin vermemeliyiz.
Çocuklar koşmalı, düşmeli, dizleri kanamalı. Onlar zorluğu sokakta görmeli..